Bugun...


Şaban KUMCU

facebook-paylas
Mübarek Ramazan
Tarih: 04-04-2022 22:00:00 Güncelleme: 06-04-2022 22:37:00



                                                    MÜBAREK RAMAZAN

 

               Arınmış gönüller durdu secdeye,

            İndi kuşlar gökyüzünden müjdeye,

            Bu sabah hüzzamdan okundu ezan,

            Aksetti ilahi sesler derinde,

            Bir bitmez bereket beraberinde,

            Yurda burcu burcu geldi Ramazan...

                                                                          Feyzi Halıcı

 

                                            ŞABAN KUMCU

            Ramazan’a özlem... Ramazan gelince müminlerin iftara yetişmek için duydukları heyecanı ve yüzlerindeki tatlı tebessümleri unutmak mümkün değildir. Aksaray’da bizim iftarlarımız; bütün ihtişamıyla karşımızda duran Hasandağı’nın eteklerinden atılan top atışıyla başlardı. Minarelerin şerefelerini süsleyen kandiller ve mahyalar şehrin ışıklarıyla birleşince “Şehr-i Süleha” (salihler şehri) manevi bir havaya bürünür ve iftar vakti derin bir sessizliğe gömülürdü. Aksaray tahinlisi ve Ramazan pidesi mahalle fırınından alınır; çörekler, börekler ve incelek adını verdiğimiz ekmek tatlısı evde yapılırdı. Evlerimizde bitmeyen Ramazan telaşı başlardı. İftar vakitlerinin heyecanı ve teravihle, sahurla taçlanan Ramazan geceleri hiç unutulmazdı.  Şükürler olsun, gönlümüzü şenlendiren Şehr-i Ramazan; büyük medeniyetimizin bize miras bıraktığı bütün güzellikleriyle bugün de yaşamaktadır.

                Ramazan farklı bir aydır. On iki ayın içinde Recep ile başlayan, Şaban ile devam eden Ramazan ile zirve yapan bir manevi yoğunlaşma dönemidir. Ramazan ayında Allah u Teala ile kul arasında özel bir ilişki kurulur. Kur’an bu ay içinde inmiştir. Oruçla beraber etrafımızı kuşatan maddi ilişkilerden, bu ay içinde kurtulur, kendimize döneriz. Hak Teala oruç ibadetin karşılığını bizzat ben vereceğim demektedir. Bu nedenle Ramazan ayının ayrı bir sosyolojisi vardır. Maneviyat ayı, ibadet ayı olması gereken Ramazan’ı en iyi biçimde yaşayanlar, gözlerini başkalarına değil, kendi içlerine yönlendirebilenlerdir.

            İnanmış bir kul öncelikle kendi muhasebesini yapmalı, sadece mide orucu değil, söz orucu, kalp ve fikir orucu tutmalıdır. Yalnız Allah’a yönelmeli, çeşitli vesilelerle bu güzellikleri yaşayamayanlar için dua edip, yardımlarda bulunmalıdır. Gözlerimizi kendi iç alemimize çevirmeliyiz. Eğer yalnız dış aleme gözlerimizi açarsak, iç alemimize kör oluruz. Başkalarının günahlarının çetelesini tutanlar, kendi “benini”, günahlarını göremezler. “Senin ben varım demen öyle büyük günah ki, başka günah bununla ölçülemez” diyeni işitemezler.                                               

                      olmaz kimse Hakk’a cümleden dür olmadan,

                       Kenz açılmaz bir gönülde taki pür nur olmadan

            “Her türlü kötülükten uzaklaşmadan Hakk’a kavuşulmaz. Kalp tertemiz olmadan, gönlün hazineleri açılmaz.”       

                      Sür çıkar ağyarı dilden, ta tecelli ede Hakk,

                      Padişah konmaz saraya, hane mamur olmadan.

            “Hakk’ın bir kalpte görünebilmesi için, o kalpten kibir, iki yüzlülük, kıskançlık, kin, öfke ve dünya sevgisini çıkarmak gerekir. Allah, böyle bir kalbe misafir olmaz.”

                                                          Nutku Şerif / Şemseddin Sivasi                               

                Ramazan, temizlik, ahlaki yükseliş, terbiye, cömertlik ve insan sevgisiyle donanıp, günah ve zararlı şeylerden kaçındığımız bir aydır. Merhum Sezai Karakoç “Oruç da Acıkır” başlıklı yazısında şöyle der; “Evet oruç da susar, oruç da acıkır. Orucun susadığı ve ab-ı hayat gibi kanamadığı su, Kur’an sesidir. Acıktığı namaz, örtündüğü merhamet, kuşandığı giyindiği, Allah’ın adının yükseltilmesi yani cihattır. Orucunda iftarı vardır. Oruç müminin kalbinde iftar eder. Onun sofrasında işte saydığımız göğe mahsus yiyecekler bulunur. Yalnız insan orucu özlemez, oruç da insanı özler…”

                      Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı,

                      Ey insan ruhuna inip yüce ilham dağından,

                      Kevser içir, abıhayat boşalt kristal bardağından,

                      Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına…

            Milletimiz, Ramazan’a ayrı bir hususiyet kazandırmış ve bir “Ramazan medeniyeti” kurmuştur. Ramazan ayının insanları kuşatan huzur, sevinç ve rahmet iklimi, edebiyatımızda da yerini almıştır. Mehmet Akif Ersoy, “Şu Ramazan Hürmetine” şiirinde şöyle seslenir:

                      Ya Rab şu muazzam Ramazan hürmetine,

                      Kaldır aradan vahdete hail ne ise,

                      Ya Rab, şu asırlarca süren tefrikadan,

                       Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se.

            “Allah’ım, şu muazzam Ramazan hürmetine; asırlardır süren şu ikiliği, anlaşamamazlığı ve birliğimize engel olan ne ise onları ortadan kaldır. Artık, ümmet ezilip umutsuzluğa düşmesin. “

                       Alnımız secdede bulsun bizi her lahza ezan,

                       Ve hazin ömrümüzün her günü olsun Ramazan.

                       Zikrimiz Arş-ı geçip fecre kadar yükselsin,

                      Maveralardan ümid ettiğimiz ses gelsin.

                                                                       Faruk Nafiz Çamlıbel

                                    ………………..

                       Ah Ramazan günlerinde gördüğüm sevgi,

                       Büyük bir huzurla başlayan sabah,

                       Sonra durup durup tekrarladığım,

                       Çocuksu çocuksu Bismillah.

                                                                         Yavuz Bülent Bakiler

 

            Bugün, gönlümüzü gülşen eden bu mübarek Ramazan’ı bütün güzellikleriyle yaşarken; Yahya Kemal, İstiklal Savaşı ve işgal yıllarının Ramazanlarını “Ramazan Düşünceleri” yazısında şöyle anlatır.

            “Ramazan’ın topları patlarken, anne Anadolu’nun bağrına mavi bayraklarını diken Yunan orduları karşısındaki askerlerimizi bir daha hatırlayacağız. Onları hatırlarken diyar-ı İslam’a Ramazan’ın bir daha geldiğini haber veren topların sesini derin bir hüzünle işiteceğiz. Minarelerden yanan kandilleri dolmuş gözlerle göreceğiz. Yükselen ezanları dalgın dalgın dinleyeceğiz. Ve bu Ramazan’ın her zevki bize çok acı gelecek.

            Onlar, Kur’an’ı yeryüzünde müdafaa eden bu askerler; bin üç yüz sene Allah ve Peygamber uğrunda döğüşen İslam ordularının son kahramanlarıdır. Bizi, Bursa’da, İzmir’de, Edirne’de ve Yunan cephesinin arkasında kalanları hatırlayacaklardır. Kalplerini bir hüzün saracak ve diyecekler ki: “Henüz sizleri kurtaramadık, Yunan ordularını anne vatanın ortasında durdurduk. Bu Ramazan’da da dağıtıp atamadık…Bu namert düşmanları top dumanlarıyla boğamadık…Biz bu savaşın askerleri olarak, Allah’ın şehitlere vadettiği cennetine kavuşacağız. Ve siz yeryüzünde böyle binlerce Ramazan, binlerce bayram, binlerce kandil göreceksiniz …

            Onlar bilsinler ki; şehit olurlarsa, cennette yerleri Peygamberimizin karşısında ve onun ashabı, halifeleri, gaza arkadaşlarının yanındadır. Eğer gazi olup yaşarlarsa, Selahaddin’i Eyyubi’ye ve askerlerine, Fatih Sultan Mehmed’e ve askerlerine, Yavuz Sultan Selim’e ve askerlerine uzaktan ne gözle bakıyorsak, sokaktan geçerken onlara o gözle bakacağız. Sanmasınlar ki, onlar cephedeyken biz onları düşünmüyoruz. Başka havalarda geziyoruz, nefsani şeylerden fazla bahsediyoruz, didişiyoruz, gülüyoruz, eğleniyoruz, laubali yaşıyoruz. Şimdi Ramazan’a girerken içimizi aynı şüphe sarıyor. Belki onlar zannederler ki nasıl hazin bir Ramazan’a girdiğimizi fark etmiyoruz. Arzu ve isteklere kapılacağız, eğlenceye dalacağız, onları bir saat bile düşünmeyeceğiz…

            O askerler bizim kendilerine karşı ilgisiz olduğumuzu düşünmesinler. Biz onlardan aldığımız bir gurur hissiyle düşman karşısında başımızı dik tutuyoruz. Yarın da Allah’ın karşısına onların şefaatinin gölgesinde çıkacağız. Biz yalnız onların ruhunu teneffüs ediyoruz. Bu Ramazan’a girerken de yalnız onları düşünüyoruz…” “Tarih bir milletin hafızasıdır, tarihini bilmeyen millet, hafızasını kaybetmiş insana benzer.” Bernard Lewis

            Bu yıl da idrak ettiğimiz Ramazan’ın huzurunu, sevincini ve maneviyatını yaşayıp, hissederken; hür ve müreffeh yaşadığımız bu toprakları bize emanet eden şehitlerimiz, ebedi alemden bize böyle seslenmektedirler. Bu şuurla oruçlarımızı tutup, mübarek Ramazan’la beraber Allah’ın bize bahşettiği ihsanlara binlerce defa şükrediyoruz. Ramazan ayının ülkemize, milletimize ve bütün müminlere, huzur ve saadetlere vesile olmasını Mevla’mızdan niyaz ediyoruz.

                                               ……………….

                                  Safa geldin izzet ile,

                                 Dahi azim nimet ile,

                                 Müminlere rahmet ile,

                                 Şehr-i Ramazan merhaba.

                                 Mah-ı mübarek merhaba.

                                                                                                       Yunus Emre

 





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Henüz anket oluşturulmamış.
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI